• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nedim.taktak
  • https://twitter.com/nedimtaktak

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, '(3600 ek gösterge) Bununla ilgili 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bir haberimiz olacak.' dedi.

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu Tanıtım Toplantısı'nın ardından daha da yoğun olduğu belirtilerek, uyku düzeninin sorulması üzerine Bakan Selçuk, "Ben göreve geldiğimden beri uyuyamıyorum. Çünkü geldiğim gün çok yüksek bir beklenti oluştu. Hiçbir vaatte bulunmadan, hiçbir kelime sarf etmeden bu kadar yüksek bir beklentinin oluşması benim sorumluluğum değil. Yine de ne yapacağız, nasıl yapacağız konusunda çok uzun yıllardır çalışmamıza rağmen, bu uyku düzeni gerçekten kalmadı." ifadesini kullandı.

Sürekli "yeterince çalıştık mı, yeterince gayret ediyor muyuz?" sorusunun zihnini çok meşgul ettiğini aktaran Bakan Selçuk, sorumluluğun sadece kendisinde değil, milletin de sorumluluğu olduğunu vurguladı.

Selçuk, "Bu bir millet ödevidir, bu bir ülke ödevidir. Bu bir bakanın ödevi, bakanlığın ödevi değildir. Sadece bu vurguyu paylaşmak için ifade ediyorum." dedi.

Siyasi tarihte başkanlık sisteminin çok uzunca bir süre konuşulduğu anımsatılarak, "Özellikle siyasi bir mücadele içerisine girmemiş, bu meselelerden kendisini uzak tutmuş ama konusunda uzman, memlekete katacağı şeyler olan insanları serbestçe hükümette değerlendirmek diye nitelenen bir sistemdi. Bunun örneklerinden birisiniz, nasıl bir değerlendirmeniz olur bu sistem hakkında?" sorusu üzerine Bakan Selçuk, şunları söyledi:

"Siyaset gerçekten çok birikim isteyen, çok büyük bir mücadele azmi gerektiren, maraton koşmak anlamına gelen bir iş. Dolayısıyla ben kendi açımdan bunu becereceğimiz zannına sahip değilim, öyle bir şeyi ben yapamam gerçekten çok farklı yetenekler istiyor. Bu nedenle de bizim ya da benim gibi olan insanların siyasete girme azmi her zaman düşük oluyor. Ancak böyle bir fırsat olursa böyle bir teveccüh olursa yapabileceğimiz bir şey varsa 'niye yapmayalım' şeklinde bir girişim söz konusu oluyor. Bunu ben fonksiyonel buluyorum. Uzun süre içerisinde, daha doğrusu orta vadede, bunun Türkiye için daha farklı kazançlara yol açacağını düşünüyorum."

- "Biz bir taahhütte bulunmak istedik"

Selçuk, "eğitim vizyonuyla ilgili somut hedeflere 3 yılda ulaşacağını düşünüyor musunuz?" sorusuna karşılık, "Benim aslında bu konuyla ilgili 3 yıllık bir vizyon ortaya koyma sebebim ya da ekip olarak bizim bu konudaki argümanımızın temeli şu; hiç kimse bizi zorlamadığı ya da bir talepte bulunmadığı halde biz bir taahhütte bulunmak istedik. Bir yol haritası ortaya koyalım, belirsizlikler ortadan kalksın, çocuklar haftaya ne olacak ya da gelecek sene ne olacak huzursuzluğu içerisinde olmasınlar, aileler bir belirsizlik yaşamasın." yanıtını verdi.

Adım adım 3 senede neyi nasıl planladıklarını göstererek, belirli periyotlarla da bunun hesabını vermek istediklerini kaydeden Selçuk, sözlerine şöyle devam etti:

"Diyelim ki 3 aylık, 6 aylık dönemlerde biz şunu vadetmiştik, şöyle bir yol haritamız vardı ve şu noktadayız şeklinde bir hesap verebilirlik olsun. Bunu niye yapıyoruz? Aslında yuvarlak sözlerle ya da temennilerle 'şu da yapılacak, bu da yapılacak' şeklinde ifade etmek mümkün. Fakat bunu yaptığımızda bizim bu işin bir toplumsal mutabakat meselesi olduğunu vurgulamamız imkansız hale geliyor. Biz bunu toplumla, insanla birlikte yapıyoruz. Hepimiz eğer buna omuz verirsek bu iş olacak mesajını verebilmek için böyle bir üç yıllık taahhütte bulunduk. Aslında 5 yıllık bir Hükümet dönemi söz konusu, bu 5 yıl da olabilirdi. Fakat benim daha önceki yıllardan beri arkadaşlarımla yaptığım çalışmalar, 3 yılda Türkiye'nin eğitim meselesinin belirli bir noktaya gelebileceği, ondan sonra asıl mücadelenin başlayacağı şeklindeydi. Çünkü Türkiye'nin 3 yıllık meselesi, eğitim sistemini daha işlevsel yönetme meselesi. Fakat 3 yıl sonra biz hiçbir yerde olacağız, yani şu anlamda; bizim asıl meselemiz küresel rekabet yani dünyayla yarışmak."

- "Bugün düşündük, yarın şu değişikliği yapıyoruz' demeyeceğiz"

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Türkiye'nin eğitim meselesini bir hal yoluna koyduklarında işlerinin bitmediğini, asıl işlerinin o zaman başlayacağına işaret ederek, "Mecazi olarak bir şekilde yoğun bakımdan çıkalım, sonra artık nekahat döneminde iyileşme başlasın, dünya ile mücadele etme imkanımız doğsun." diye konuştu.

Selçuk, şu ifadeleri kullandı:

"Birkaç küçük fark var aslında bu yapılan işle ilgili. Bunlardan bir tanesi ilk kez felsefesiyle teorisiyle yöntemiyle tekniğiyle bütünsel bir sistem yaklaşımı içerisinde bir sistemin, bütün alt sistem bileşenlerinin eş zamanlı olarak dönüştürülmesi hedefleniyor burada. Yani 'biz Türkiye'nin sınav sistemiyle ilgili şunu yapacağız, öğretmenlerin özlük haklarıyla ilgili şunu yapacağız ya da müfredatla ilgili şunu yapacağız' değil. Bir sistemin bütünsel dönüşümüyle ilgili bir mesele var. Bu bakımdan değerli.

İkincisi şu; biz bunu yaparken 'bugün düşündük, yarın şu değişikliği yapıyoruz' demeyeceğiz. Ne diyeceğiz? Diyoruz ki, biz şu kadar sene içerisinde olgunlaşacak bir fidandan söz ediyoruz. 'Hemen bir şey yapmak mümkün değil. Lütfen zaman tanıyın' diyoruz. Eğer hemen bir şey yaparsak, bulduğumuz çözümler geleceğin sorunları olacak. O yüzden hemen bir şey yapmamak lazım. Bir şey yapmaktan çok, neyi yapmayacağımızın üzerine odaklanmamız lazım."

Bakan Selçuk, adım adım bunu planlayarak, veri analizine bakarak, sonuçları araştırma teknikleri açısından değerlendirerek bir yol bulunması gerektiğine değindi.

Selçuk, 3 yılda ulaşacakları yerin aslında sistemin genel bir raya oturması ve artık bunun üzerinden iyileştirmelerin hızlanması olduğunu kaydetti.

- "Yaklaşık yüzde 60'ların üzerinde bir fark var"

Velilerin ve öğrencilerin çok merak ettiği konunun ise "liselere geçişte hangi sistemin uygulanılacağı" olduğuna değinen Selçuk, şu görüşlerini paylaştı:

"Aslında biz bunu, bu bağlamdan çıkarmak istiyoruz. Çünkü mesele bir kademeler arası geçiş meselesi değildir, mesele bir çocuğun hayatıdır, geleceğidir. O sebeple biz burada sınavın adını, tekniği ve yöntemini değiştirsek inanın bir mesafe alamayız. Seneye sınav nasıl olacak sorusu, doğru bir soru değil. Doğru soru bence şu; siz eğitim sistemi içerisinde bir çocuğun ortaokuldan liseye ve üniversiteye geçerken kendi ilgi ve yetenekleri doğrultusunda nasıl daha mutlu, donanımlı, daha fazla potansiyelini ortaya koyabileceği bir ortam oluşturacaksınız? Mesele aslında bu. Bunu yapabilmek için şöyle bir şey söz konusu; bizim kendi ölçümlerimiz dairesinde imkanları en iyi olan okulumuzla imkanları en kötü okullarımız arasındaki fark çok yüksek. Yaklaşık yüzde 60'ların üzerinde bir fark var."

Bakan Selçuk, imkanların bu kadar farklı olduğunda velinin ya da öğrencinin, "ben şu okula gitmek istiyorum" dediğini ve herkesin buraya hücum ettiğini anlattı.

Okullar arasındaki başarı farkı azaldığı zaman, vazgeçme maliyeti konusunda başka bir bakış açısının söz konusu olacağına işaret eden Selçuk, "Çocuk, 'ben şu okulda da bu okulda da aşağı yukarı benzer imkanlarla karşılaşacağım' diyecek. Ve büyük bir sınav maratonuna girmeyecek." dedi.

Selçuk, konuşmasına şöyle devam etti:

"Türkiye'de dershaneler olmasa Boğaziçi, Hacettepe, ODTÜ'ye hangi çocuklar girecek? Yine aynı çocuklar girecek belki 10 puan aşağı girecek ama yine o çocuklar girecek. Peki bütün bu dershane, sınav curcunası varken çocuklar okulda eğitim ve özel öğretimler aldıktan sonra bizim matematik, fizik netlerimize bakar mısınız? Gördüğümüzde bu tamamlayıcı bir fonksiyon ise dershane ya da özel ders meselesi, Türkiye'nin manzarası niye böyle o zaman? Burada başka bir nedensellik var, bu işin içerisinde. Bizim bunu çözmek için bataklıkla ilgilenmemiz gerekiyor. Yani sınavın tekniğiyle vesaire değil."

- "Hangi dersten ne tür sorular çıkacağını her ay yayınlayacağız"

Dün, örnek soruların yayımlandığını hatırlatan Selçuk, "Sevgili öğrenciler, 'Hiç endişelenmeyin sen böyle bir sürprizle karşılaşmayacaksın. Biz sana hangi dersten ne tür sorular çıkacağını her ay yayınlayacağız, göstereceğiz, örnek deneme sınavlar yapacağız. Sen rahat ol.' dedik." ifadesini kullandı.

Selçuk, öğretmenlere de "Öğretmenim, bak bu ezber sorusu değil, bu bir muhakeme sorusu. Onun için bu çocuklara böyle madde ezberleterek bir yara varamayız. Biz başka bir öğrenme yaklaşımına ihtiyaç duyuyoruz. O sebeple siz de lütfen derslerinizde buna dikkat edin. Biz bunun için size her türlü kaynağı sağlayacağız, yardımcı kaynak vs. meselesi. Bunun en alasını, en kalitesini biz zaten her türlü ihtiyacı karşılayacak şekilde çoklu ortamlarda, dijital ortamlarda, fiziksel ortamlarda bunu ortaya koyacağız." mesajı verdiklerini aktardı.

"O sebeple bunu bir LGS sınavı bağlamından çıkartıp, bu bir eğitim kalitesi sorunudur ve bunun üzerine büyük fotoğrafa bakmak lazım şeklinde gidiyoruz." değerlendirmesinde bulunan Bakan Selçuk, şunları söyledi:

"Seneye de bu sınav daha az stresli, ne olduğu belli olan ve çocukların neye çalışacağını çok net olarak bildiği bir düzen sürecek. 'Hemen seneye bütün sistemi değiştiriyoruz', hayır sakin sakin bunu yapacağız. Sonuçta ulaşmak istediğimiz yer, belli bir süre sonra sınavla öğrenci alan okul sayısını azaltmak. Seneye cüzi bir miktarda olacak ama 3 sene içerisinde yaklaşık yüzde 40 kadar azalacaktır."

"Yaklaşımınız genellikle yeni bir eğitim felsefesi üzerine. Türkiye'nin gelecekte küresel bir güç olabilmesinin eğitimden geçtiğini söylüyorsunuz. Bu felsefik yaklaşım, öğretmenler düzeyinde nasıl? Sonuçta, çocukları yetiştirecek olan öğretmenler. Öğretmenler konusunda nasıl çalışmalar olacak?" sorusu üzerine Selçuk, yaklaşık 30 yıldır sınıfların içinde olduğunu ve yarın okul öncesi bir kurumda, lisede ya da üniversitede ders verebileceğini söyledi.

Bu işin dünyanın onlarca ülkesinde nasıl yapıldığına ilişkin yüzlerce, binlerce yere gittiğini ifade eden Selçuk, "Benim uygulamayla ilgili bir sorunum yok fakat Türkiye'nin felsefeyle ilgili bir sıkıntısı var. Bu mesele, felsefesi kurulmadan, onun üzerine teorisi oturtulmadan, onun üstüne modeli, stratejisi, yöntemi, tekniği konulmadan bütünsel olarak sunulamaz." diye konuştu.

Bakan Selçuk, bunun sadece yöntemler, metodlar ve kitaplar değiştirilerek halledilecek bir mesele olmadığı değerlendirmesinde bulunarak, bunun insanla ilgili olduğunu ifade etti.

Bu noktada "İnsandan ne anlıyoruz?" sorusunun gündeme geldiğini belirten Selçuk, şunları kaydetti:

"Türkiye'de hiçbir eğitim fakültesinin insan görüşüyle ilgili bir mottosu, web sayfasında bir yazısı, herhangi bir dokümanı yok. Biz insan yetiştirmekle uğraşıyorsak o zaman bizim insan görüşümüz ne ki? Buradan başlamak gerekir. Ben dikkat ediyorum, vizyon dokümanının başlangıçtaki yaklaşık 10 sayfa kadarı aslında felsefe ve Kur'an ile ilgilidir. Hiçbir alıntı yok, tek bir cümle yok, tek bir eleştiri yok, tek bir yorum yok, tek bir haber yok, bu çok ilginçtir. Bütün haberlerle ilgili analizlere ve köşe yazılarına baktığımda dikkatimi çeken bir şey var. Sadece Külliye'deki sunumdaki başlıklardan hareket etmişler. Mesela biraz sonra geliriz belki, formasyon meselesi. Aslında o kadar net yazıyor ki orada. Bu sürekli soruluyor. Buradan ben şunu anlıyorum, okunmamış."

Belli bir bağlam, bir rutin verildiğinde öğretmenlerin onun üzerinde kendi iştiyakı ve vicdanıyla gerekeni yaptığını anlatan Selçuk, "Biz, bundan endişe duymuyoruz." dedi.

- "Mesele sistemi ölçmek, iyileştirmek"

Asıl meselinin sistemin tasarlanması olduğunun altını çizen Selçuk, sözlerine şöyle devam etti:

"Türkiye'de çocukların zekasıyla ilgili bir sorun mu var? Böyle bir sorunumuz yok. Mesele ne? Bu çocuk başka bir ülkede olsa, diyelim ki tırnak içinde gelişmiş denilen ülkeler var, o ülkelerde bu çocuklar okusalar, bir problemimiz mi var? Hayır. Mesele, çocuğu ölçmek değil, biz eğitim fakültesinde ölçüyor muyuz, profesörü ölçüyor muyuz, ana babayı ölçüyor muyuz? Hiç kimseyi ölçmüyoruz. Niye sadece gücümüz çocuğa yetiyor?

Mesele sistemi ölçmek, iyileştirmek, mesele öğretmenimizin niteliğine katkı sağlamak. Her ülkenin eğitim sisteminin kalitesi, öğretmeninin kalitesini aşamaz. Dolayısıyla biz öğretmene hiçbir yatırım yapmadan, hiçbir katkı sağlamadan, onlara destek olmadan onlardan beklersek bu çok adil olmaz."

- "Çok önemli bulduğumuz öğretmenliğin niye kendine ait kanunu yok?"

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, Eğitim 2023 Vizyonu'nun tanıtım toplantısında çıkarılacağı belirtilen Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun neler getireceğine ilişkin de açıklamalarda bulundu.

Asker, polis ya da hekimlerle ilgili o mesleğe ait kanunların bulunduğu ifade eden Selçuk, "Fakat öğretmen 657'nin içerisinde sıkışmış vaziyette. Kendisine özel kanunu yok. Halbuki bunların ataması, yükselmesi, disiplin meselesi, kariyer meselesi, ek gösterge, tazminatları vs... Bunların hepsi aslında özelleşmeli." dedi.

Selçuk, Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun 1970'lerden beri temenni edilen, arzulanan bir kanun olduğunu fakat çeşitli nedenlerle bir türlü çıkmadığını ifade etti. Şimdi bu kanunun çıkmasıyla ilgili ortamın bulunduğunu dile getiren Selçuk, bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da onayı olduğunu söyledi. Selçuk, bunun için girişimde bulunacaklarını ancak kararın Meclis'e ait olduğunu bildirdi.

Meslek kanununun öğretmenler açısından bir kimlik ve aidiyetlik meselesi olduğunu belirten Selçuk, "Sadece somut özlük meselesi değil, para meselesi değil. Bu bir aidiyet meselesi. 'Bize ait bir kanunumuz var, bize özel bir kanunumuz var.'... Bütün mesleklerin, ana mesleklerin kanunu var da çok çok değerli gördüğümüz, çok önemli bulduğumuz öğretmenliğin niye kendine ait kanunu yok? Mesele bu aidiyeti beslemek. Arkasından da somut, her öğretmen hangi sene, nerede, ne kadar çalışır, herkes önceden bilsin. Aylık, haftalık, yıllık yönetmelikler değişerek bir belirsizlik ortamı olmasın. Mesele, bundan ibaret." diye konuştu.

Danıştay'ın "Öğrenci Andı" kararının Milli Eğitim Bakanlığı'nca temyiz edildiğinin hatırlatılması üzerine Selçuk, Milli Eğitim Bakanı'na "Olimpos'ta devre mülkü varmış." gibi davranıldığını belirterek, "Her şeye gücümüzün yetmediğini, meseleyi nasıl algılayıp algılamadığımızı, bu meselenin aslında ülke meselesi olduğunu, bakanlık, kişi meselesi olmadığını, bunu bu bütünsellik içerisinde ele almak lazım." değerlendirmesini yaptı.

Bakan Selçuk, sıcak bir atmosfer oluşturup tartışmayı çok yükseltmenin, alevlendirmenin doğru olmadığını düşündüklerini aktardı.

Konunun hukuki bir mesele olduğunu vurgulayan Selçuk, "Hukuki süreç yürüyor. Burada oturup da bir şekilde ateş etmenin, 'Bu böyledir, bu böyle değildir' demenin benim hem tabiatım icabı hem de şu arada eğitimin menfaati icabı bunun bir hukuki süreç olduğunu söylemekle iktifa ediyorum." diye konuştu.

Temyize ilişkin ise Selçuk, değerlendirmelerinin hukuki değerlendirmeye dayandığını, bunun birtakım gerekçelerinin de söz konusu olduğunu kaydetti.

- "Kuruşu kuruşuna hesaplarımız var"

Geri kalmış bölgelerde çalışan öğretmenlere yönelik teşvik sistemiyle ilgili soru üzerine Bakan Selçuk, geçmişte kalkınmada öncelikli bölgeler çerçevesinde bazı tazminatların, ek ödemelerin yapıldığını, bunun Meclis kararıyla olduğunu hatırlattı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde bir bakanının "Tazminat şu kadar olacak" demesinin hukuken mümkün olmadığına işaret eden Selçuk, kendilerinin Meclis'e bakış açılarını ifade edebileceklerini anlatttı.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, şöyle konuştu:

"Bu bakış açısında da şu var, kalkınma da öncelikli bölgeler anlamında üç ayrı bölge var. Bu üç ayrı bölge için değişen tazminat oranları söz konusu. Şehir merkezinde, köylerde olması ya da X, Y şehrinde olmasına göre bunlar değişecek. O sebeple biz bunun tahmini miktarları, il merkezlerinde, illerin ilçelerinde ya da köylerinde görev yapan öğretmenlere yönelik simülasyonlarımız var, hazır ama bu simülasyonları, henüz bunu ilan etmeyeceğimiz için göstermiyorum. Kuruşu kuruşuna rakam olarak bizim tahmini hesaplarımız var. İllerin adı da var. Adıyaman, Ağrı, Ardahan, Erzurum, Iğdır, Kars bir grupta, Bayburt, Erzincan, Şanlıurfa bir grupta. Bütün bunların çalışmaları yapılmış, bitmiş vaziyette. Biz bunu sadece bir teklif olarak göndereceğiz. Meclis karar verecek."

Selçuk, "3600 ek gösterge konusu da Meslek Kanunu içerisinde olacak mı?" sorusu üzerine "Bununla ilgili 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bir haberimiz olacak." yanıtını verdi.

- "Teneffüsler en önemli derslerimiz"

Eğitim vizyonunda ders saatlerinin, ders çeşitlerinin azaltılması ve teneffüs sürelerinin uzatılmasına yönelik başlıkların da yer aldığının belirtilmesi üzerine Selçuk, şunları kaydetti:

"Vizyon belgesine göre, teneffüsler aslında bizim en önemli derslerimiz. Çünkü çocuklar teneffüslerde çok şey öğreniyor, paylaşıyor, sosyalleşiyor, problem çözmeyi öğreniyorlar. Bu anlamda, ders saatlerinde çok büyük bir azalma olmaz ama ders çeşidinde azalma olur, ilkokul için söylüyorum. Sahada çocukların yalvar yakar talepte bulunduğunu görüyorum, 'Teneffüs süreleri hiç olmazsa 15 dakika olsun' şeklinde. Mesele sadece bunun süresini azaltmak, çoğaltmak değil, mesele, bunu nasıl dolduracaksınız, zenginleştireceksiniz? Burada da kilit kavram, Tasarım-Beceri Atölyeleri."

Yüksek öğretimdeki mühendislik, sağlık, sanat, iktisadi beşeri, dil gibi alanların bulunduğunu anımsatan Selçuk, bu alanların ilkokuldaki, yeni yapıdaki Tasarım-Beceri Atölyeleri'nde olacağını bildirdi.

"Diyelim ki bir mekanik robotik atölyesi var. Bu aslında yüksek öğretimdeki mühendislik atölyelerinin ilkokuldaki iz düşümüdür." diyen Selçuk, şu bilgileri paylaştı:

"Ben bu çocuğu ilkokulda yakalamak istiyorum. Tasarım-Beceri Atölyeleri'ni okula yayıp, okulun bahçesine spor vesaire... Bununla ilgili mimari projeler bitmek üzere. Bu çocuğu diğer atölyelerin de yukarıdaki yüksek öğretimin iz düşümünü yani sanatla, dramayla, dille, beşeri bilimlerle ilgili yansımasını göreceğimiz, bunun ortaokulda da devam ettiği, lisede de ağacın kökünün dallandığı, sinema, animasyon, bağlama gibi birçok konunun, temanın çocuğa yukarıya doğru giderken zenginleştirme imkanı sağlayacağı bir şey söz konusu."

Her şeyin özünde üretim olduğunu ve bunu çerçevelemeye çalıştıklarını belirten Selçuk, Tasarım-Beceri Atölyeleri'nde yetişecek öğrencilerin böylece kendilerini tanıyacaklarını ifade etti.

Bakan Selçuk, saat 15.00'den sonra eve giden, yemek yemekten sonra ödevini yapan bir çocuğun futbol oynayacak veya antrenman yapacak zaman bulamadığına değindi.

Okul Mahalle Spor Kulüpleri kurulacağını anlatan Selçuk, çocukların sabah derslerini bitirdikten sonra direkt antrenmana gideceğini bildirdi.

Bu durumun çocuğa katkı sağlıyacağını vurgulayan Ziya Selçuk, "Onun karnesine yazılacak, oradan beslenecek ve o puana dönüşecek. Bu çocuğun portfolyosuna yazılacak. Sporun önünü açıyoruz, sanatın önünü açıyoruz. Çünkü çocuğun başka türlü vakti olmuyor. Ancak açılması için alt yapı olması gerekiyor. Atölyeniz yoksa ben nerede öğreneceğim bunu. Bu atölyelerin her birinin kaç metrekare olduğu, içinde hangi araç gereçlerin olduğu, buradaki öğretmenin niteliğinin ne olduğu, kaç tane öğretmen gerektiği, kaç tane öğretmenin yan alan sertifikası alması gerektiği, bunların aşağı yukarı hesapları yapılmış vaziyette. Bu senenin ikinci döneminde birkaç okulumuzda pilotlama yapacağız. Tasarım becerim atölyelerini koyacağız. İkinci sene çok daha büyük bir ülke pilotlaması yapacağız. İnşallah, üçüncü sene ülke uygulamasına geçeceğiz." diye konuştu.

- "5 yaşında ilkokula başlanmaz"

Milli Eğitim Bakanı Selçuk, politikalarının veriye dayalı yürümesi konusunda büyük bir ısrarları bulunduğunu, eğitimle alakalı dünyanın ilk 3-4 büyük kuruluşu olduklarını belirterek, bu çerçevede de ellerinde milyarlarca data yer aldığını aktardı.

Bu dataların analizi ve yorumlanması için alt yapıya ihtiyaçları bulunduğunu kaydeden Selçuk, şöyle devam etti:

"Okul öncesi 5 yaşta zorunlu olsun temennisi güzel bir şey. Fakat bunun 18 bin ilave öğretmen gerektirdiği, yaklaşık 20 bin civarında derslik gerektirdiği, bunun bütçesinin şu olduğu, bunun alt yapısı için Türkiye'de köy altı yerleşim bölgeleri, ilçeler, hangi katmanda ne kadar açık olduğuyla ilgili ciddi bir hesaplama gerekiyor. Bu hesaplamayı yaptığımızda şunu gördük. Bu üçüncü yılda başlayabilecek bir proje. Biz bunu hemen başlatamayız, böyle bir alt yapımız yok. Bu alt yapı hazırlandıktan sonra üçüncü yıl, Türkiye derslik açığını bitirmiş oluyor ve yeni yatırım yapma imkanı doğuyor. Bir eğitim bilimci olarak çok rahatlıkla söyleyebilirim, 5 yaşında ilkokula başlanmaz. Bizim bunu yeniden tanzim etmemiz gerek. Burada önümüzdeki yıl bir düzenleme yapılacak."

- "Hangi ilimizde kaç tane açık olduğunu görüyoruz"

Ziya Selçuk, 20 bin ek öğretmen atamasıyla ilgili imzalanan bir kararname olduğunu hatırlattı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ekonomik tedbirlere rağmen öğretmen ataması konusunda, "Bunu yapalım, bekletmeyelim" dediğini aktaran Selçuk, "Hangi ilimizde kaç tane açık olduğunu çok net görüyoruz. Branşlara baktığımızda Türkiye'nin aslında 2035 yılına kadar kaç tane öğretmen açığı olduğunu da hangi branşta açığı olduğunu da görüyoruz. Bunu yeniden bir çalışıp, toplum ve kamuoyuyla paylaşacağız." diye konuştu.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen sayısı açısından da bir doygunluğa ulaştığını bildiren Selçuk, şunları söyledi:

"Artık emeklilerin sayısı kadar öğretmen alınacağı bir şeye doğru gidiyoruz. Bir başka sorun şu, bizim mevcut öğretmenlerimizi daha iyi değerlendirmemiz söz konusu olabilirse, öğretmen ihtiyacında azalmada da söz konusu olabilir. Mesela şu anda 100 bini biraz geçen ihtiyaç gibi görünüyor ama 20 bin ek atama olunca bu tekrar 70-80 bine doğru inecek. Ondan sonraki durum tamamen Hükümet kararı, kabine kararı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 'ben şu kadar öğretmen aldım' diye kendi başına bir karar vermesi söz konusu değil."

- "Devlet oradaki her bir çocuğun geleceğini düşünmek zorunda"

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, sözleşmeli öğretmenlerle ilgili ihtiyacı çok net gördüklerini ifade etti.

Sözleşmeli öğretmenlerin olmadığı dönemlerde, 2 yıl önce yaklaşık 27 bin civarında bir atama yaptıklarını, bu öğretmenlerin 25 bin kadarının tekrar eş durumu ya da farklı nedenlerle o bölgelerden ayrıldığını gördüklerini belirten Selçuk, şöyle konuştu:

"Devlet oradaki her bir çocuğun geleceğini düşünmek zorunda. Orada bir milyona yakın çocuğumuz var. Bu çocuklarımızın öğretmenlerini biz tedarik etmek zorundayız. Eğer mevcut düzende tedarik söz konusu olursa, orada öğretmen barındırma veya orada öğretmen tutabilme ihtimalimiz çok zayıflıyor. Sözleşmeli öğretmenliğin ana gerekçesi bu."

2016'da 17 bin civarında sözleşmeli öğretmeni istihdam ettiklerini aktaran Selçuk, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Kalkınmada öncelikli yörelerde tazminatı getirmek, başka tedbirler almak ve 3 1 ile ilgili iyileştirme yapmak, birçok tedbir alarak oradaki ortamı düzenlemek ve daha iyi hale getirmek gibi bir çabamız var. 2016 yılında atanmış olan sözleşmeli öğretmenlerimiz 4. yılını bitirdiklerinde kadrolu öğretmenlerimiz gibi tayin isteme ya da başka hakları hukukları tamamen geçerli olacak. Eğer olmasaydı 6. yılın sonunu beklemek gerekiyordu. Orada bir iyileştirme söz konusu."

Selçuk, aynı bölge içerisinde farklı şehirde olan sözleşmeli öğretmenlerin eş durumu meselesinin ve sağlık sorunları olan öğretmenlerin sorununun da çözüldüğünü anlattı.

- "Benim bu çocukları öğretmensiz bırakmamam lazım"

Öğretmenlerin eşlerinin de bir kurumda çalıştığını anımsatan Ziya Selçuk, şu bilgileri verdi:

"Şöyle bir beklenti var; Eş durumu tayinlerinin tamamını Milli Eğitim yapsın, Milli Eğitim Bakanlığı diğer kurumlara tabi olsun. Bazı öğretmenlerimizin eşleri özel sektörde, isteseler de o bölgede iş bulamazlar, sıkıntıları var, kolay değil. Fakat biz de işin başından beri hep diyoruz ki 'Bizim burada öğretmen ihtiyacımız var.' Benim bu çocukları öğretmensiz bırakmamam lazım. Onun için de şartları uygun olan öğretmenlerimizin böyle bir yönteme müdahil olması, başvurması bizi çok rahatlatır. Süreç içerisinde biz bu ihtiyacı rasyonel olarak gidermeye çalışacağız, çeşitli tedbirlerle."

Ziya Selçuk, ücretli öğretmenlerin maaşlarının iyileştirilmesiyle ilgili çalışmanın yıl başından sonra hayata geçmesini beklediklerini sözlerine ekledi

star



183 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın