• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nedim.taktak
  • https://twitter.com/nedimtaktak

Dijital Dünyada E-beveyn Olmak kitabıyla ebeveynlere seslendi Salih Uyan...

Yeni bir kitap çıktı: Dijital Dünyada E-beveyn Olmak! İsmi oldukça ilgi çekici değil mi? Yazarı Salih Bey de bir o kadar ilgi çekici. Kendisi bir eğitimci ve iki çocuk babası… Evde yaşanan tablet savaşları, okulda gözlemlediği öğrencilerinden sonra şu soruyu soruyor kendisine: “Ben bir eğitimci olarak bu işle başa çıkamıyorsam, millet acaba ne yapıyor?” ve ortaya bu kitap çıkıyor…

Hep öğretildik ve hissettik ki, çocuklar bizim geleceğimiz. Öyleyse onların yalnız dünyasına ortak olmak için bir şeyler yapmalı. Salih Bey ile uzun bir sohbet ettik. Sözünü aldım, detaylı bir video da çekeceğiz yakın zamanda. Şimdi uzayan bilgi deposu sohbetimizi iki güne yayıp paylaşacağım sizinle. İlk kısmını okuyun bakalım neler düşüneceksiniz! Fikirlerinizi yorumlarda bizimle de paylaşın, olur mu?

DÜNYADA KAHVE TÜKENSE YAZMAYI BIRAKIRIM HERHALDE

 - Önce sizi biraz tanıyalım mı? Salih Uyan kimdir?

1976 İstanbul doğumluyum. Üniversitede İngilizce Öğretmenliği ve sonrasında Sosyoloji bölümlerinden mezun oldum. Mezun olduğumdan bu yana eğitim sektöründeyim ve çeşitli kademelerde görev yaptım. Şu anda özel bir eğitim kurumunda Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yapıyorum. Bir yandan da okuyorum, yazıyorum ve fırsat buldukça geziyorum.

- Yazmaya ne zaman başladınız?

Yazmaya üniversiteden mezun olduktan sonra başladım. Önceki dönemde parça parça yazdığım bazı şeyler var; ama hiçbiri karalamadan öteye gitmemiş. İlk olarak öğretmenlik yıllarında biriktirdiğim hatıraları bir araya getirip “Anlıyorum Ama Konuşamıyorum”isimli kitabı yazdım. Çok ilgi gördü. İngilizce öğrenmek isteyen; ama bir türlü öğrenemeyen insanlar, roman tadında yazılmış bu kitabı çok sevdiler. Benim için de büyük bir motivasyon oldu bu kitap. Sonra gazetede eğitimle ilgili yazılar yazmaya başladım ve kitaplar da ardı ardına geldi.

- Yazma konusunda kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Bir yazma rutininiz var mı?

Çok heyecanlı ve ilginç bir hayatım yok. Bu yüzden yazmak belki de en büyük kaçamağım diyebilirim. Yazmak, bir anlamda kendimle sohbet ettiğim zaman aralıkları benim için.  Genelde yazılarla zor vedalaşırım. Son noktayı koymadan önce bütün cümleleri sindirmek ve paragraflar arasında mülteci gibi duran bazı kelimeleri ayıklamak için uğraşırım. Genelde güneş battıktan sonra ya evin balkonunda ya da kahvesi güzel olan herhangi bir yerde yazarım. Kahve neredeyse mürekkep gibi oldu benim için. Dünyada kahve tükense yazmayı bırakırdım herhalde.

- Kimleri okursunuz? Başucu kitaplarınız neler?

Dünya klasiklerini okurum. En çok etkilendiğim ve belki de yazmaya başlamama sebep olan kitap Suç ve Ceza’dır. Raskalnikov’un karanlık dünyasından çıkmam kolay olmadı. Kitabı okurken, “Acaba ben böyle bir karakter oluşturabilir miyim?” diye çok düşünmüşümdür. Irvin Yalom’un kitapları psikolojiye ilgi duymamı sağlamıştır. Peyami Safa’nın dilini ve anlatımını çok severim. Oğuz Atay ve Cemil Meriç okurken genelde cesaretim kırılır; kendi yazılarımdan utanırım. Ama sonra kitapçıların çok satanlar rafındaki kitapları kurcalayarak yeniden motive olurum. Kişisel gelişim kitaplarından genelde uzak durmaya çalışırım. Kişisel gelişmek için doğudan hammaddeyi bedavaya getirip yeni bir ambalajla yine doğuya pazarlayan batılı yazarların kitapları yerine, “İslam Ahlakı” gibi din kitapları okurum.

İKİ TANE ÇOCUĞUM VAR VE KİTAPTA KURDUĞUM O İDDİALI CÜMLELERİ MAALESEF EVDE KURAMIYORUM

 - Kitabınız “Dijital Dünyada E-Beveyn Olmak”. Adı direkt ilgi çekici, buradan başlayalım mı? Nasıl bir şey dijital dünyada e-beveyn olmak?

Zor tabii. İki tane çocuğum var ve kitapta kurduğum o iddialı cümleleri maalesef evde kuramıyorum. Ama evde yaşanan tablet savaşları olmasaydı, herhalde ben de bu kitabı yazmazdım. “Ben bir eğitimci olarak bu işle başa çıkamıyorsam, millet acaba ne yapıyor?” diye düşündüm ve kitabı yazmaya koyuldum. E-devlet, e-okul gibi uygulamalar hayatımızı çok kolaylaştırdı. Evdeki hayatımızı kolaylaştırmak için de artık e-beveynolmak gerekiyor. İnternet yasaklanamayacak kadar çekici, denetimsiz bırakılmayacak kadar tehlikeli bir dünya sunuyor çocuklarımıza. Ve bizim ebeveynler olarak yapmamız gereken şey takip mesafesini iyi ayarlamak. Çok yakın olursak kaza riski var. Arayı çok açarsak da boşluğu başkaları dolduruyor. Kitapta da bu takip mesafesini ayarlamak için ipuçları veriliyor. Kitapta da yazdığım gibi, çocuklarımızın ruh dünyası bitkisel hayata geçiş yapmadan önce önlem almak gerekiyor. Hayata güzel bir başlangıç yapmalarını sağlamak için teknolojik aletlerin fişlerini arada bir de olsa çekmeli. Çünkü bitkisel hayata girdikten sonra çekilen fişler başlangıç değil, son oluyor.

- Kitabın kapağında şöyle bir soru var, hemen onu da sormak istiyorum: “Çocuğum interneti benden daha iyi bilirken onu, bu dünyada nasıl koruyacağım?” Bu konuda bir ebeveyn kendini nasıl rahatlatmalı?

Yetişkinler ev kurallarını oluştururken genelde hatıralarından yola çıkarlar. Ama biz dijital göçmenlerin hayatında dijital izler yok. Dolayısıyla elimizde çocukların teknolojiyle olan ilişkilerini düzenlemek için hazır bir müfredat yok.

- O zaman her ebeveyn kendi müfredatını oluşturacak…

Yeni bir müfredat oluşturabilmek için de önce konuya hâkim olmak gerekiyor. Eğer bir anne 8 yaşındaki çocuğunun tek başına bir kafeye gidip tanımadığı insanlarla sohbet etmesine izin vermiyorsa, internette tanımadığı insanlarla konuşmasına da izin vermemeli. 10 yaşındaki bir çocuk gece yarısına kadar arkadaşlarıyla dışarıda takılamıyorsa, odasında gece tabletle tek başına nasıl bırakılabilir? Ki sanal alem gerçek hayattan çok daha tehlikeli. Masum bir çizgi film seyrederken ekranın yanında beliren cinsel içerikli reklamlar bu tehlikenin en büyük göstergesi. Dijital alemde balla zehir aynı raflarda sunuluyor. Ve çocuklarımız maalesef iyiyle kötüyü ayırt edecek yaşa gelmeden teknolojik cihazlarla tanışıyorlar. Eğer bir anne veya baba küçük yaştaki çocuğunu odasında saatlerce bilgisayarıyla baş başa bırakıyorsa, caddeden geçerken çocuğunun elinden tutmayan bir ebeveynden farkı yok demektir. Yapılması gereken şey çocuğun dijital kimliğiyle tanışmak, takip etmek ve ev içi kuralları net bir şekilde belirleyip uygulanmasını sağlamak!

- Z kuşağı çocuklarla teknolojinin uyumu hakkında konuşalım mı biraz? Bu konuda genel olarak neler söylersiniz?

Bu çocuklar teknolojinin içine doğdular ve bizim için garip olan her gelişme onlara normal geliyor. Kitapta da yazdığım bir olay var; İzmir’de polis 7 yaşlarında kaybolan bir çocuk bulmuş ve ailesine teslim etmek için adresini sormuş. Çocuk burnunu çekerek sonu “gmail.com” ile biten mail adresini söylemiş. Anlatınca kulağa komik geliyor; ama işin aslı bu.

- Gerçekten ilginç! Ve evet, Z kuşağı için bu çok normal bir durum…

Bu çocukların anne babalarından daha iyi bildikleri tek şey teknoloji! Durum böyle olunca da bazı ebeveynler bunu gurur vesilesi yapıyor. Halbuki ortada gururlanacak bir şey yok. Çocukların teknolojiyi iyi kullanıyor olması, onların çok yetenekli olduğunu göstermiyor. Ama çocuklarının teknoloji kullanımını denetlemeyen anne babaların ebeveynlikle ilgili yetkinlikleri mutlaka tartışılmalıdır.

BU ASLINDA GURUR DUYULACAK BİR ŞEY DEĞİL

 

- “Teknolojinin Yaşı Olur!” başlığınızın içeriği de ilgimi çekti, pek çok başlık gibi. Gerçekten de çocuklarına karşı birçok kurala sahip ebeveynler, neden teknoloji karşısında böyle sus pus? Bir de burada okurlarımız için konuşalım mı?

Bir çocuğun teknolojiyi kullanabiliyor olması, kullanması gerektiği anlamına gelmiyor. Ama şimdi birçok anne baba, “Bizim çocuk henüz bir buçuk yaşında. Telefonu öyle bir kullanıyor ki, görseniz şaşarsınız!” türünden cümleleri sıkça kuruyorlar. Bu aslında gurur duyulacak bir şey değil. Aksine bir buçuk yaşındaki çocuğun eline teknolojik bir cihaz vermek utanılması gereken bir durum. 15 yaşında bir çocuğunuz olduğun düşünün. Bu çocuğun ayakları gaz pedalına yetişiyorsa ve direksiyon hakimiyeti de iyiyse, ona bir araba alır mıydınız? Eğer almıyorsanız, çocuk tableti kullanabiliyor diye yaşı küçükken kendisine ait bir tablet alamazsınız. Araba örneğine geri dönecek olursak, çok istekli olan çocuğunuzun belki kendi arabanızı kullanmanıza izin verebilirsiniz. Ama bunu yaparken de boş bir araziye gidersiniz, sağ ön koltuğa siz oturursunuz ve bir elinizde el freninin üzerinde durur, değil mi? Teknolojiyle ilgili durum da çok farklı değil. Herhangi bir alanda yetkinlik sadece pratiklikteki ustalığa değil, zihinsel gelişime de bağlıdır. Tableti elektronik bakıcı olarak kullanan anne babalar için ileride pişmanlık kaçınılmazdır. Teknoloji kullanımında yaş gözetmeyen anne babaların işi yaştır yani.

- “Toy Story ve Ben” başlığınızı da çok beğendim. Ondan bahsetmeyeceğim; ama buradan yola çıkarak aklıma gelen bir soruyu da sormak istiyorum: Haliyle ebeveynler hayat gailesi ile çok yorgun. Teknoloji, ebeveynlerin yorgun yanlarına iyi geldiği için mi karşı koyamıyorlar?

Aynen dediğiniz gibi. Akşamları çocuklarla ilgilenmek, onlarla oyun oynamak kolay iş değil. Her anne baba eve gelince ayaklarını uzatıp dinlenmek ister. Tablet ve akıllı telefonlar da bu dinlenme süresi için müthiş bir fırsat sağlıyor ve susturucu olarak kullanılıyor. Yüksek sesle ağlayan bir çocuğun eline akıllı telefon vermekle, çocuğun ağzını ve burnunu tıkayarak ağlamasına engel olmak arasında çok bir fark yok. Her iki davranış da ağlamaya sebep olan şeyi araştırmak yerine, sesi kesmeyi amaçlıyor. Yaptığımız en büyük yanlış ne, biliyor musunuz? Çocuk ağladığında, yemek yemediğinde veya canı sıkıldığında eline tableti verip teknolojiye bağımlı hale getiriyoruz. Sonra aklımız başımıza geliyor ve birden yasaklıyoruz. Yemek yerken çocuğun eline akıllı telefon veren anne aslında çocuğuna şunu söylemiş oluyor. “Evladım, yemek yerken eğlenceli bir şeyler yapılır. Eğer sonraki sofra seanslarında seni eğlendirecek bir şeyler olmazsa, bağırıp ağlayabilirsin.” Bu durumda suç çocuklarda mı, biz yetişkinlerde mi?

- Peki teknolojiyi, tableti, telefonu yasaklamak bir çözüm mü? Ebeveynler bu dengeyi nasıl kurmalı?

Bu konu da çok önemli. Kitapta, “Tableti iyi emellerinize alet etmeyin” diye bir başlık var. Yasaklamak çözüm değil elbette. Önemli olan kuralları oluşturup uygulanmasını sağlamaktır. Ama biz ne yapıyoruz, biliyor musunuz? Tableti ödül ve ceza sisteminin tam ortasına yerleştiriyoruz ve çocukların gözündeki önemini artırıyoruz. Ve daha önemlisi, ödül verirken de ceza verirken de konudan ayrılıyoruz. Çocuk yemeğini yemedi diye tableti yasaklıyoruz. Veya sokak hayvanlarına yardım etti diye oyun süresini iki katına çıkarıyoruz. Yemekle tabletin ne alakası var? Çocuk yemek yemediyse sofradan kaldırılır ve acıktığında yemek verilmez. Böylece çocuk davranışının bedelini ödemiş olur. Bu durumda tableti ceza olarak kullanmak, çocuğun zihninde değerini artırmaktan başka işe yaramaz. Trafikte hız limitini geçen adamın doğalgazını kesmek gibi bir şey bu ceza…

Dijital Dünyada E-beveyn Olmak

Salih Uyan

Ensonhaber



336 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın