• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nedim.taktak
  • https://twitter.com/nedimtaktak

Dijital Yerli Çocukların, Dijital Göçmen Ebeveynleri

Bilgi toplumunu diğer toplumlardan ayıran en önemli özellik, bilgi ve insan sermayesidir. Alvin Toffler’in 3. Dalga kitabında ifade ettiği gibi Dünya’da birçok denge, kitle iletişim araçlarının etkisi ile değişmiş, bilgi önem kazanmıştır.

 Sanal dünya ve dijital dünya olarak adlandırılan yeni toplumsal oluşumlar, internet ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin neticesinde ortaya çıkmıştır. Bilişim alanındaki bu gelişmeler sonucu sosyo-kültürel ve ekonomik alanlarda ciddi değişimler yaşanmış ve yeni sınıflandırmalar gündeme gelmiştir.

Bu sınıflandırmaları ilk yapanlardan biri olan Marc Prensky, 2001 yılında yayınladığı makalesiyle literatüre “dijital yerliler – digital natives” ve “dijital göçmenler – digital imigrants” kavramlarını dahil etmiştir.

Dijital yerliler; 80’li yılların başında, internet çağı içerisinde doğmuş nesli ifade etmektedir. Teknolojiye yabancı olmayan hatta teknoloji ile iç içe olan bu nesil, internetin olmadığı bir dünyayı düşünemezler.

Teknolojinin bir ihtiyaçtan çok, gündelik hayatın gerekliliklerinden biri olduğuna inanırlar. Bu dijital dünyada kendilerine özgü dilleri ile yer alan dijital yerliler, kolayca yeni teknolojik aletlere uyum sağlayan, onları etkili kullanan ve kullanırken bozmaktan çekinmeyen kişilerdir.

Dijital göçmenler ise; dijital teknolojinin yaygın kullanımı öncesinde doğan, kaba bir tarifle 1980 öncesinde doğmuş insanları işaret eder ki onlar, sayısal dünyanın içine doğmuş dijital yerliler gibi sanal gerçekliğe aşina değil, sonradan uyum sağlamaya çalışan bir nesildir.

Doğdukları dönemde internet teknolojisi bulunmayan ve internetle ergenlik dönemi sonrası tanışmış bu kişiler, teknolojik aletleri etkili kullanamayan ve bunları öğrenirken güçlük çeken, teknoloji okur-yazarlığı dijital yerlilere göre daha az gelişmiş olan kişilerdir. Teknolojiyi genelde bilgi edinmek için kullanan bu kişiler, basılı eserleri okumayı daha fazla tercih ederler.

Teknoloji ile çevrelenen dijital yerli çocuklar için bilgisayar, video oyunları, akıllı cep telefonları ve anlık mesajlaşmalar hayatlarının ayrılmaz bir parçasıdır. Dijital yerli çocukların dijital göçmen ebeveynleri ise her ne kadar bu teknolojiye ve sanal dünyaya ayak uydurmaya çalışsa da, duygu ve ruh dünyalarında hâlâ duygusal motivasyonla hareket ederler.

Dijital yerli çocukların dijital göçmen ebeveynleri son dönemlerde hep aynı kaygı ve soru ile karşımıza çıkıyor: “Çocuğum acaba internet bağımlısı mı?”

İnternet bağımlılığı; internet kullanımına sınırlama getirememe, sosyal veya akademik zararlarına rağmen kullanıma devam etme ve internete ulaşımın kısıtlandığı durumlarda kaygı duyma gibi belirtileri gösteren bir “teknoloji bağımlılık” türü. Ölçmek için çeşitli ölçekleri olan, klinik olarak da gözlemlenebilen bir bağımlılık. Hatta yapılan araştırmalar, bireylerin internet kullanım özellikleri ile psiko-sosyal değişkenler (depresyon, sosyal izolasyon gibi) ve hem iş hem de evdeki olumsuzluklar arasında ilişki olduğunu göstermekte.

Dünyayı ve olayları algılayışları tamamen farklı olan bu iki neslin davranışları, psikolojileri, iletişim modelleri de farklı. Bu noktada dijital göçmenler ile dijital yerlilerin “internet bağımlılığı” algılarının da farklı olması mümkün mü? Çünkü ebeveynler bu durumu, internette geçirilen süre üzerinden değerlendirmekteler.

Bu noktada acaba dijital yerli çocuklar, dijital göçmen ebeveynlerinin gözlüğü ile haksız bir değerlendirmeye mi maruz kalmaktalar? Diğer yandan gelişmiş ülkelerin yapay zekâlarının yarıştığı, teknolojik gelişmelerin çok hızlı ilerlediği bir dünyada, çocuklarımızı internet gibi dev bir kütüphaneden ve kaynaktan uzak tutmak ne kadar makul ve mantıklı?

O vakit çocuğumuza “internet bağımlısı” demeden önce, bir ruh sağlığı profesyoneli ile görüşerek ilgili ölçeklerden veya testlerden faydalanmaktan çekinmeyelim. Aksi halde sadece “zaman” üzerinden yapacağınız bir değerlendirme, bu çocukları yanlış tanılamaya ve yanlış yönlendirmeye, sonuçta ciddi iletişim kopukluklarına sebep olabilir.

Semra Aydın Avşar

Aile Danışmanı

308 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın