• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nedim.taktak
  • https://twitter.com/nedimtaktak

İletiş Şekli ile İletişim



Pekala, o çok sevdiğiniz arkadaşınıza kendinizi tam anlamıyla ifade edebilmek ve kaliteli vakit geçirmek için ne yapmalısınız?
 
Kural bir;

Doğru iletişimin iki önemli denge temellerinden biri olan “dinleme” eylemini hayatınıza sokmalısınız. Hem de öyle böyle bir dinleme değil… Sonuna kadar, herkesi, her virgülü ve cümlenin sonuna gelecek olan fiile kadar beklemeli ve dinlemelisiniz.

Arkadaşınıza karşı olan sabrınız işte tam da bu noktada devreye girecek çünkü, bu en önemli dengeyi kurduktan sonra işlerin ne kadar farklı ilerlediğini göreceksiniz.

“Aynen aynen”, “bence de”, “hakikaten”, “sanmıyorum ya” ve bunun gibi, olumlu-olumsuz, karşınızdakinin konuştuğu esnada araya sıkıştırdığınız kelimeler, onaylama veya yargılama kelimeleridir.

Ve bunların hepsi, doğrudan yargı olduğu gibi, konuşanın bilinçaltına depoladığınız, ileriki zamanlarda sizin hakkınızda tespitlerde bulunacağı kişilik veya karakter analizini de oluşturacaktır. Kısaca, size olan bakış açısını belirler. Umrunuzda mı?

Uzun soluklu ve temelleri sağlam atılmış bir arkadaşlık ilişkisi için evet, olmalı!
 

Kural iki;

Fikriniz sorulmadan konuşmaya mümkün olduğunca dahil olmayın. “Yahu hiç mi bir şey söylemeyeceğiz arkadaşımıza” diyenlere gelsin sıradaki önerim, söylememeye çalışın… En azından bir deneyin.

Aşağıda çok basit bir örnekle, hiç tavsiye etmediğim ancak her gün yaşadığınız ama farkında olmadığınız diyalog biçimini görebilirsiniz.
- Geçen hafta aldığım mavi gömlek vardı ya? Üzerine oje döküldü.
- Ay hiç sevmem maviyi zaten boşver, yenisini alırsın veya temizlemeciye ver gitsin.

Akabinde, yaş ve samimiyet durumuna göre “Sorduk mu?” gibi bir cevapla karşılaşmaya savunma olarak yeni tepkinizi hazırlayın derim.
Başka bir örnek olarak ise, konusu bile açılmamışken, alakasız bir anda yapılan - ve genelde şundan da o kadar eminiz ki- tarafımızca kesinlikle iyi niyetli olduğumuzdan savunduğumuz ama karşımızdakini 3 saniyeliğine de olsa içsel olarak aşağı çeken yergi ve yargılardır:
 
- Bayıldım geçen gittiğimiz filme, kesin Oscar alır bence.
- Bence almaz ya çok düzdü, ay o saçın hali ne bu arada git bir düzeltiver!

İşte o anda sizinle keşke hiç tanışmamış olmayı dileyen arkadaşınızı toparlamanız yine size düşecektir. “Eleştiriye açık olsun canım biraz” diyenlere de sıradaki önerim gelsin; “Sen tüm gelen iyi/kötü eleştirilere açık olsan da, eleştirmeyeceksin.” Kaldı ki, bu tarz bir yaklaşımın eleştirisel bir durumu olmadığı gibi, yaptığınız uyarının iyilik olmadığını farketmeniz için bir veya iki farkındalık kitabı okumanız, hiç olmadı empati duygusuna sahip olmanız yeterli olacaktır.
 
Kural üç;

Anlatamıyorsanız, anlamaya çalışın. Anlayamadığınızda ara verin. Unutmayın ki karşımızdakini değiştirmeme kuralını en temel, altın kural olarak başa koyarsak, yapmanız gereken en iyi üçüncü hareketin “yer değiştirme” olduğunu bir anlığına aklınıza getirin.

Empati sizi kelime olarak sıkıyorsa, “ben olsam ne düşünürdüm?” farkındalığı sizi bulunduğunuz ortamdan kesinlikle varmak istediğiniz sonuca taşıyacaktır. En kötü ne olur? Karşınızdakini anlarsınız.
 
 
Doğru iletişim şekilleri 3 temel kuralla sınırlandırılamayacağı gibi, sonsuz bir okuma ve anlama tecrübesi gerektirir.
 
Doğru iletişim, hedefe ulaştığınız günü kutlarken, mutlu bir hayatı da ayağınıza getirir. Anılarınıza ve onları sağlayan tüm dostlara sadık kalmanız dileği ile…

Zeynep İçellioğlu