• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nedim.taktak
  • https://twitter.com/nedimtaktak

Işığı Yaymak

Şirket sahibi yaşlı bir adam hastalanmıştı; artık günlerinin sayılı olduğunu biliyordu.
Yaşlı adamın üç oğlu vardı. Oğullarını yanına çağırdı. Onlara artık yaşlandığından, hastalığının işin başında durmasına engel olduğundan söz etti. Gelecekle ilgili oğullarına öğütler verdi.

“Üçünüz de benim çocuklarım, oğullarımsınız.” dedi.

“İçinizden hangisi şirketimizin başına geçecek, buna karar vermem zor. Ben öldükten sonra da bu yüzden aranızın açılmasını hiç istemiyorum. O yüzden, hanginizin işin başında olmayı hak ettiğine karar vermek için sizi sınamaya karar verdim. Üçünüze de yüzer lira vereceğim. Şimdi gidip yalnızca bu yüz lirayla öyle bir şey alacaksınız ki, akşam getirdiğinizde bu odayı bir uçtan bir uca dolduracak. Bu dediğimi kim yapabilirse, işlerin başına da o geçecek.”

Çocuklar, babalarının yanından ayrıldılar ve her biri farklı bir sokaktan yola koyulup babalarının isteğini gerçekleştirmeye giriştiler.

Akşam geri döndüklerinde babaları, “Evlatlarım, yüz lirayla ne yaptınız, ne aldınız?” diye sordu.

Büyük oğul:

“Bir arkadaşın çiftliğine gittim, yüz lirayı verdim ve ondan iki balya saman aldım.” diye cevap verdi. Sonra odadan dışarı çıkıp aldığı samanları içeri getirdi; çuvalı açtı ve samanları havaya savurmaya başladı. Odanın her tarafı bir anda samanla doldu. Ama az sonra samanların tamamı yere indi ve böylece, büyük oğlun babasının istediği şekilde odayı bir uçtan öbür uca dolduramadığı görülmüş oldu.

Yaşlı adam, bunun üzerine ortanca oğluna bakarak “Peki oğlum, sen paranla ne yaptın?” diye sordu. Ortanca oğul:

“Yorgancıya gittim. Ondan yüz liralık kuştüyü aldım.” diye cevap verdi.
Ardından çuvalını içeri getirip içindeki bütün tüyleri savurmaya başladı. Birkaç dakika lığına neredeyse bütün oda tüylerle doldu, ama samanlar gibi tüyler de yavaş yavaş yere indiler ve böylece bu çocuğun da odayı dolduramadığı görülmüş oldu.

Sıra, en küçük çocuğa gelmişti. Hasta yatağında hafifçe doğrulan adam “Sen evladım, sen paranı ne yaptın?” diye sordu.

Küçük oğul:

“İlk olarak küçük bir dükkâna gittim. Yüz lirayı dükkân sahibine verdim ve ondan parayı bozmasını istedim. Sonra, elli lirayı bir hayır kurumunun kumbarasına bıraktım, kırk lirayla yolda gördüğüm iki muhtaç insana yiyecekleri bir şey alıp verdim, kalan on lirayla da iki şey aldım.”

Küçük oğul, bunu der demez, elini cebine atıp bir çakmak ve bir mum çıkardı.
Odanın lambasını kapatıp mumu yakınca, bütün oda mumun yaydığı ışıkla doldu.
Yüzer liralık saman ve tüy odayı doldurmaya yetmemişti, ama on liraya alınan mum ile çakmak bütün odayı bir uç tan öbür uca ışıkla doldurmuştu.
Yaşlı adam, memnun bir yüz ifadesiyle “Çok iyi oğlum!” dedi. “Benden sonra işlerin başında sen olacaksın. Çünkü hayata dair çok önemli bir şeyi, ışığını yaymayı öğrenmişsin.”