köylere. Yörük olmayan bu deveyi güdemezdi, deliceyi, havut keçesineyükleyemezdi. Zeytin kökü dayanamaz hiç soğuğa, gömerdik onun için sıcacık toprağa. Binlerce deliceyi diktik düzlüğe, Menteşe, Karaburun ve Özbeğe.
Göstermek isterdim gelecek kuşaklara, kalacağını bilirdim, nice uzun yıllara. Aradan geçti yıllar, uzunca bir zaman, aklımdan çıkmadı o fidanlar hiçbir an. Tekrar yolum düştü bir gün Ege’ye, merak ettim zeytinler ne oldu diye? Aradım bir bir dikili zeytinlikleri, gördüm, çiftlik denen yazlık evleri.
oturuyordu. Üzüldüm, kahroldum bu ne kötü kader, olmuştu onca sevgi, ümit ve emek heder.
Onca yıl geçti aradan, şimdi yaşımtam yetmişti, İstanbul’daki evimin önünde birzeytin bitmişti. Korudum onu yıllar boyu, hep meyvesini verdi, Şimdi de evin ömrü doldu, yıkımzamanı geldi.
Ancak söz verdim şimdi kendi kendime, köşeye yeniden bir zeytin dikeceğim
diye. Ölümden filan korktuğum için değil, zeytin
yaşamın tacıdır, önünde eğil.
Vural Yiğit