• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nedim.taktak
  • https://twitter.com/nedimtaktak

Çatışma

   Ülkemizde, anne ve babalar, çocuk ve gençlerle çatışmalarını dile getirirken; gençlerin söz dinlememesinden anne ve babalarının değer ve inanç yargılarına uymamalarından, standart ilke ve kurallara ayak uyduramamalarından yakınmaktadırlar.

Ana-baba çocuk ilişkilerini, içinde yaşanan toplumun etkisi belirler. Türk aile ve eğitim sistemine bakıldığında genelde otoriter, kısıtlayıcı, aşırı koruyucu ve kontrol edici bir yapının ortaya çıktığı, çocukların saygılı, baş eğici, pasif, uysal kişilik yapısıyla biçimlendiği; kurallara uygun davranışlar ödüllendirilirken, aktif, sorgulayıcı, atılgan davranışların cezalandırıldığı görülmektedir.

Başka bir deyişle, toplumumuzda çoğunlukla çocuklar pasif ve söz dinlerken anne babayla olumlu ilişkilere girmekte, kendi görüşlerini ifade edebilen aktif ve girişken çocuklar ise çatışma kaynağı olmaktadır.

ÖRNEK 1

Çocuğun uygulaması gerekeni duyurur ve ondan istediği şeyi, kabul edemeyeceğini ümit eder. Eğer çocuk çözümü beğenmezse önce çocuğu çözüm yolu konusunda ikna etmeye çalışır, bunda başarılı olmazsa güç kullanır.

ÇOCUK : Okula gidiyorum. Allahaısmarladık. 

BABA : Yağmur yağıyor, yağmurluğunu giymemişsin.

ÇOCUK : İhtiyacım yok.

BABA : Yok mu? Islanır, üşütürsün.

ÇOCUK : Yağmurluk giymek istemiyorum. Nefret ediyorum yağmurluktan.

BABA : Ama yavrum hem sıcak tutar hem de kuru kalırsın. Lütfen giy.

ÇOCUK : Hayır nefret ediyorum, giymeyeceğim.

BABA : Odana git ve yağmurluğunu giy diyorum sana. Aksi halde okula göndermem.

ÇOCUK : Tamam. Siz kazandınız bu rezil yağmurluğu giyeceğim.

Bu örnekte ebeveyn kazanmış çocuk kaybetmiştir. 


ÖRNEK 2

Bu yağmurluk çatışmasında ebeveyn-çocuk ilişkisi Yöntem 2’ye göre şöyle gelişir :

ÇOCUK : Okula gidiyorum. Allahaısmarladık. 

BABA : Yağmur yağıyor, yağmurluğunu giymemişsin.

ÇOCUK : İhtiyacım yok.

BABA : Yok mu? Islanır, üşütürsün.

ÇOCUK : Çok fazla yağmıyor.

 BABA : Çok yağıyor.

ÇOCUK : Yağmurluk giymek istemiyorum, nefret ediyorum o yağmurluktan.

BABA : Ben giymeni istiyorum.

ÇOCUK : Ben nefret ediyorum diyorum. Onu giymeyeceğim. Eğer giymeye zorlarsan bende seni sinir ederim.

BABA : Tamam. Vazgeçtim. Okula yağmurluk giymeden git. Bundan sonra hiçbir konuda ısrar etmem, sen kazandın.

Bu örnekte de çocuk kazanmış ebeveyn kaybetmiştir. Bu örnek çocuk merkezcidir ve egemenlik çocuktadır. Aile içinde karar veren, yargılayan ve yönlendiren odur.

Sorunun çözümüne alternatif, “Kaybeden Yok” yöntemidir. Yukarıdaki olay, “Kaybeden Yok” yönetiminde şöyle gelişir: 

ÖRNEK 3

ÇOCUK : Okula gidiyorum. Allahaısmarladık. 

BABA : Yağmur yağıyor, yağmurluğunu giymemişsin.

ÇOCUK : İhtiyacım yok.

BABA : Sanırım oldukça yağıyor. Bu durum bizi ilgilendiriyor çünkü elbiselerin ıslanır ve üşütürsün. Bu da bizi etkiler.

ÇOCUK : Benim yağmurluğumu giymek istemiyorum.

BABA : Öyle anlaşılıyor ki sen bu yağmurluğu kesinlikle giymek istemiyorsun. 

ÇOCUK : Evet, nefret ediyorum.

BABA : Sen gerçekten yağmurluktan nefret ediyorsun. 

ÇOCUK : Evet o ekose.

BABA : Ekose desenli yağmurluktan nefret ediyorsun, değil mi? 

ÇOCUK : Evet okulda kimse ekose desenli yağmurluk giymiyor.

BABA : Sende herkesten farklı bir şey giymek istemiyorsun. 

ÇOCUK : Tabii istemiyorum. Arkadaşlarımın ki hep düz renkli.

BABA : Anladım şu an yağmurluğunu değiştirmek mümkün değil. Öte yandan üşütmene de gönlüm razı olmuyor. İkimizin de kabul edeceği bir çözüm önerebilir misin? 

ÇOCUK : Belki bugünlük annemin yağmurluğunu alabilirim.

BABA : O senin istediğin gibi mi? 

ÇOCUK : Evet, o güzel.

BABA : Sanırım annen bugünlük giymene izin verir.

ÇOCUK : Ona sorayım.

ÇOCUK : Sordum. Annem izin veriyor.

BABA : Bu durumdan memnun görünüyorsun. 

ÇOCUK : Tabii, çok iyi.

BABA : Yağmurluk seni kuru tutacak, sen bu çözümden memnunsan ben de memnunum. İyi günler. 

Burada, çocuk ve babası, sorunu “karşılıklı doyum” ilkesi için de çözmüşlerdir. İhtiyaçlar karşılıklı dile getirilmiş ve sorun iki tarafında kabul edebileceği şekilde çözüme varmıştır. Burada önemli olan, tarafların kendi ihtiyaç ve hakları kadar karşısındakinin de ihtiyaç ve haklarına saygı göstermesidir. “Uzlaşma” ancak böyle bir ortamda gerçekleşebilir.

Maximum Bigi