• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nedim.taktak
  • https://twitter.com/nedimtaktak

Yarım asırlık sevdasının peşinde Anadolu'yu karış karış gezen Ağıtçı Kadın’ın hikayesi

Modern edebiyatımızın önemli yazarlarından olan Kemal Varol'un Ucunda Ölüm Var romanı, sönmüş bir geleneğin son temsilcilerinden olan Ağıtçı Kadın'ın hikayesini okurlara aktarıyor.

Geçtiğimiz günlerde harika bir roman okudum. Elime alır almaz beni hemen içine çeken bir kitap... Şiirsel dili, kullanılan argümanlar ve yerinde yapılan saptamalar ve göndermelerle çok sevdiğim bir kitaptan bahsetmek isiyorum sizlere...

Evet...

Kemal Varol'un Ucunda Ölüm Var romanından söz ediyorum. Varol'un yazdığı üçlemesinin son kitabı olan Ucunda Ölüm Var, yazarın usta kaleminin yeni bir ürünü. Daha önce Aşıklar Bayramı, Babamın Bağlaması romanlarını okurlara sunan Kemal Varol, bu üçlemeyi, Ucunda Ölüm Var romanıyla tamamlıyor.

Aşıklar Bayramı romanının sinemaya uyarlandığını da yeri gelmişken belirtelim. Varol'un Everest Yayınları'ından geçtiğimiz aylarda yayınlanan romanı Ucunda Ölüm Var'ı büyük bir keyifle okudum. Ağıtçı Kadın'ı diyar diyar gezdiren öyküyü okumanızı salık veririm.

Ağıtçı Kadın'ın hikayesi

Ucunda Ölüm Var; memleketin dört bir yanını dolaşan, hevesini gönlünden bir an olsun eksik etmeyen, yarım asırlık sevdasının peşinde dünyadan çağırı çağırı geçen Ağıtçı Kadın’ın hikayesi.

Kemal Varol, ayrılığın ve ölümün bilgisiyle ilmek ilmek kurduğu romanda, bir geleneğin son temsilciyle düşüyor yollara. Konya, Bursa, İstanbul, Erzurum, Arkanya ve Arguvan…

Boğazdaki o yumru...

Ucunda Ölüm Var... Eğer küçük yaşta tanıştıysanız ölümle, sevdiklerinizi kaybetmenin acısını tattıysanız bir kere daha ilk sayfadan itibaren boğazınızdaki bir yumruyla okumaya başlıyorsunuz kitabı.

Ucunda Ölüm Var, yarım asır süren bir aşk hikâyesi. Yalpalayan, şehirden şehire gezinen, derman arayan, sayıklayan, hatırlayan, rüya çağıran ince bir ah! Kemal Varol, maharetle memleketi anlatıyor, güneşin içinde doğup battığı bir roman anlatıyor. Masalsı, gürül gürül, ölmeye yatan.

220 sayfadan oluşan bu romanı çok seveceksiniz. Yarım asırlık sevdasının peşinde giden Ağıtçı Kadın'ın tek derdi, onu gaipten çağıran Heves Ali'yi bulmak... Fakat Ağıtçı Kadın'ın Anadolu'yu bir bir dolaşması ve Heves Ali'yi bulmak çabaları sonuçsuz kalsa da, Ağıtçı Kadın'ın sevgisi ve adı elbette akıllarda iz bırakacak.

 

Yarım asırlık sevdasının peşinde Anadolu yu karış karış gezen Ağıtçı Kadın’ın hikayesi #3

 

Sayfa: 222

"Ölüyorum, sahiden ölüyorum"

"Ölüyorum. Bu kez sahiden ölüyorum. Gelecek misin yasıma? Boz Atlı Hızır gibi son nefesime yetişecek misin? Ucunda ölüm var Heves Ali'm, ucunda elbette ölüm var. Gelmeyeceksen, elini son kez omzuma koymayacak, alnımı öpüp yolculamayacaksan, bağışlanma dilemeyeceksen; adını aldığın Ali hakkına söyle bari: Sahiden sevdin mi beni? Kederli sözlerin, kurumuş gözlerin, tozlu yolların, saklanan mendillerin, içli kıpırdanmaların misafiri, cenazelerin duacısı, hikâyelerin sırdaşı… Dünya ölümlü, gün akşamlı… Son Ağıtçı, Heves Ali'yi arıyor. Evlerde, sokaklarda, dere boylarında, raylarda, uzayıp giden bozkırda… Heveeeessss diyerek susuyor. Bana hikâyeni anlat, ağıdını yakacağım."

48 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın