• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/nedim.taktak
  • https://twitter.com/nedimtaktak

İçindeki Yeteneği Henüz Keşfetmedin mi?

Klasik lise münazara konusudur, üniversitedeki hazırlık yılımda da hakkında en az 2 kez essay yazdığım bir konu olmuştu: “Yaratıcılık doğuştan mı gelir, sonradan mı kazanılır?”

Birçok yetenekle ilgili görüşüm aynı, yaratıcılık da bunlardan biri. Bana kalırsa hepimiz belli yeteneklerle doğuyoruz, genlerimizde var, vücut yapımız, el becerilerimiz, müzik kulağımız doğduğumuzda varsa vardır. Bizler yeteneğini keşfetmekle görevli canlılarız.

“İnsan düşünen hayvandır” geyiğini bir yana bırakacak olursak, her bir hayvan türünün yeteneği bellidir; avlanmak, uçmak, yüzmek… Avlananlar arasında bazıları daha iyi avlanıyor, uçanlar arasında bazıları daha hızlı uçuyor olabilir, her biri kendine bahşedilen yeteneği geliştirebilir. Ancak insanoğlu önce yeteneğini keşfetmeli, sonra onu geliştirme aşamasına geçmelidir.

Başka bir deyişle, insanın hayvandan tek farkı beyin fonksiyonları değildir.

Yaratıcılık da dahil tüm yetenekler böyledir. Kimisi inanılmaz güçlü bir müzik kulağıyla doğar, ancak müzik alanında hiçbir aktivitede bulunmazsa bu yeteneği asla ortaya çıkmadan bir ömür geçebilir.

Ve yine benim naçizane görüşüm; herkes en az bir konuda çok yeteneklidir. “En az” diyorum zira hem müzik kulağı, hem dans becerileri, hem yüzme yeteneği hem de kalemi çok kuvvetli olan insanlar gördüm.

Bizlerinse tek yapmamız gereken: DENEMEK. İçimizdeki o yeteneği keşfetmek için denemek… Ve birçok yetenek türü de küçük yaşlarda eğitilmeye başlandığında çok daha ileri boyutlara taşınabiliyor. Bu da aslında bir yerde anne-babaların görevi haline geliyor.

Neyse ki çok şanslı bir çocuktum da ailemin çabaları sayesinde müzik kulağımın olmadığını, neredeyse her tür sportif aktivitede çuvalladığımı, dans konusunda berbat olduğumu çok küçük yaşta öğrendim.

Ancak tabii ki yılmadım, hala denemediğim pek çok alan var, aynı şekilde gidilecek binlerce kurs, yapılacak binlerce aktivite var. Önümde uzun bir ömür var (?), yeteneklerimin çoğunu keşfedip bir kısmına yoğunlaşarak geliştirebileceğime olan inancım sonsuz.

Peki sizin kendinizle ilgili inancınız ne diyor?

 

Sürekli “öf hayatım ne monoton, işim ne sıkıcı, her şey ne kadar boş” diye yakınıp evden işe-işten eve gitmeye devam edenlerden misiniz? Yoksa hayatın monotonluğunu kendi yarattığının bilincinde olup, hayata pasif kalmamak için çaba harcayan, kendini geliştirmeye önem verenlerden misiniz? Özellikle büyükşehirlerde yaşıyorsanız evinizin kapısından çıktığınız anda sizi bekleyen birbirinden farklı binlerce aktivite var.

Evet hayat pahalı, ancak her ay Devlet Tiyatrosu’nda iki oyuna gitmek, sakin bir parkta ya da sahilde koşmak, yepyeni bir dil öğrenmek için internetten yararlanmak hiç de pahalı değil. Bütçeyi biraz daha zorlayabiliyorsanız oyunculuk veya dans kursları, pasta yapım atölyeleri, ritim dersleri de iyi bir araştırmayla uygun fiyata bulunabiliyor.

Tek ihtiyacımız olan şey o, bir şey yapmamızı engelleyen, sürekli bahaneler üretmemize yol açan atalet duygusundan kurtulmak ve eyleme geçmek…

Ben bu akşam yeni bir yabancı dil kursuna başlıyorum, siz ne yapıyorsunuz?

Selin Yetimoğlu